"Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez."
"Yürüyüşünde tabii ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini herhalde eşeklerin sesidir!" (Lokman, 31/18-19)
فَإِذَا دَخَلْتُم بُيُوتًا فَسَلِّمُوا عَلَى أَنفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِّنْ عِندِ اللَّهِ مُبَارَكَةً طَيِّبَةً كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُون
"Evlere girdiğiniz zaman birbirinize, Allah katından mübarek ve hoş bir esenlik dileği olarak, selam verin. İşte Allah, düşünesiniz diye âyetleri size böyle açıklar." (Nûr 24/61)
عن أبي هريرة )ر.ع( أن النبي )ص( قال : والكلِمةُ الطَّيِّبَةُ صدَقَةٌ »
"Güzel söz sadakadır. " (Buhârî, Edeb 34, Cihâd 128, Müslim, Zekât 56)
"Sizden biriniz bir meclise vardığında selâm versin. Oturduğu meclisten kalkmak istediği zaman da selâm versin. Önce verdiği selâm, sonraki selâmından daha üstün değildir. " (Ebû Dâvûd, Edeb 139; Tirmizî, İsti'zân 15)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَرْفَعُوا أَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ أَن تَحْبَطَ أَعْمَالُكُمْ وَأَنتُمْ لَا تَشْعُرُونَ
Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan işledikleriniz boşa gider. (Hucurât, 49/2)
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فى رَسُولِ اللّهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّهَ وَالْيَوْمَ الْاخِرَ وَذَكَرَ اللّهَ كَثيرًا
"Gerçekten sizin için, Allah'a ve Ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için Allah'ın Rasülü'nde çok güzel bir örnek vardır." (Ahzâb, 33/21)
ا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Ey iman edenler! Allah'ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Hucurât, 49/1)
ADÂB-I MUAŞERET VE GÖRGÜ
KURALLARI
A. ÂDÂB-I MUÂŞERET
1.Tanımı
2. Önemi
3. Kaynağı
B. ÖZEL İLİŞKİLERDE MUÂŞERET
ESASLARI
1. Allah ve Resûlüyle
ilişkilerde Âdâp
2. Karı-Koca İlişkilerinde
Âdâp
a. Kadın kocasına itaat
etmeli
b. Aile mahremiyetlerini muhafaza
etmeli
c. Ailenin sırlarını başkalarına
anlatmamalı
d. Erkek (koca) helalinden çalışıp
evin geçimini temin etmeli
e. Hanımıyla sevgi ve saygıya
dayanan bir beraberlik sağlamalı
f. Hoş görülü olmalı
g. Hanımıyla alay
etmemeli
h. Ayıp ve kusurlarını
araştırmamalı
3. Anne-Baba ve Çocuklar
Arasındaki İlişkilerde Âdâp
a. Sevgide mutedil (dengeli)
olmak
b. Çocuklarına karşı şefkat ve
merhametli olmak
c. Kız erkek ayırımı
yapmamak
d. Onlara iyi bir eğitim ve
terbiye vermek
e. Karı-koca mahremiyetlerini
çocuklarından gizli tutmak
f. Çocukların anne ve babalarına
itaat etmeleri
g. Onları üzecek söz ve
davranışlardan sakınmaları
h. Anne ve babaları nasıl
çocuklarını besleyip büyüttü ve hayata hazırladıysalar, çocukları da,
yaşlandıkları zaman onlara iyi bakıp hizmet etmeleri
4. Öğretmen ve Öğrenci
İlişkilerinde Âdâp
a. Öğretmen/Hoca ilmiyle amil
olmalı
b. Öğrencisine şefkat ve merhamet
göstermeli
c. Ders anlatırken öğrencilerin
seviyesine inmeli
d. Sorularını cevaplayıp,
bilmediği konularda susmalı
f. Öğrenci de öğretmenine itaat
etmeli, onu can kulağı ile dinlemeli
g. Soru sorma hakkını istismar
etmemeli
h. Hocasına karşı mütevazi ve
edepli olmalı
5. Âmir-Memur,
İşçi-İşveren İlişkilerinde Âdâp
(Çalışanların uymaları
gerekli âdâp)
a. İzin âdâbı
b. Giriş çıkışlarda dikkat
edilecek hususlar
c. Yağcılık yapmamak
d. Yapamayacağı göreve talip
olmamak
e. Âmirlerine karşı saygılı
olmak
f. Verilen vazifeyi en iyi ve
verimli bir şekilde yapmak
(Âmirlerin uymaları
gerekli adap)
a. Yönetim hakka ve hukuka uygun
olarak yapılmalı, keyfi hareket edilmemeli
b. Bağışlayıcı olmalı
c. Davranışlarında mütevazi
olmalı
d. Çalışanların gönüllü katılımını
sağlamak için, zaman zaman onlarla istişare etmeli
e. Ararında sevgi, saygı ve barışı
hakim kılmalı
f. Çalışanlardan hediye
almamalı
6. Misafir Ve Misafirlik
Âdâbı
a. Ev sahibinin giyim kuşamına
önem vermesi
b. Misafiri güler yüzle karşılayıp
en güzel kabul göstermesi
c. Misafirlerin bir müddet yalnız
bırakılması
d. Yemeğin takdim şekli
e. Yemekte misafirlerle
ilgilenmek
f. Misafirlere hizmet
g. Misafirin
uğurlanması
(Misafirin uymak zorunda
olduğu esaslar)
a. Geleceği zamanı önceden
bildirmesi (randevu)
b. Giyim-kuşamına ve temizliğine
özen göstermesi
c. İzinsiz ve selamsız ev
sahibinin evine girmemesi
d. Kapıyı çalma şekli
e. Ziyaret saatinin
ayarlanması
f. Sunulan yemeği beğenmemezlik
etmemesi
g. Evde sağa sola gitmemesi veya
gözleriyle etrafı teftiş etmemesi.
7. Komşuluk İlişkilerinde
Adap
8. Fakir Ve Yetimlerle
İlişkilerde Adap
9. Başkalarıyla
İlişkilerde Adap
10. Giyim ve Kuşam Adabı
Âdâb-ı
muâşeret, insana toplum içerisinde
yaşamak için gerekli olan nezaket kurallarını öğreten, insani ilişkilerde
uyulacak şekil ve ölçüleri ortaya koyan ve şahsı toplum içerisinde saygı ve
hürmete layık kılan davranış şekilleridir.
Bir toplumda, âdâba riâyet edilmiyorsa, orada ahlâkın
varlığından söz edilemeyeceği gibi; âdâb-ı muâşeret ve ahlâka önem verilmeyen
toplumlarda hukuka saygı, nizam ve intizamdan bahsetmek de mümkün değildir.
Bundan dolayı, en son ve mükemmel din olan İslâm,
misâfirperverlikten bayram törenlerine; sosyal yardımlaşmadan, insanların
birbirini sevip saymalarına; şahsi hayattan, sosyal hayatın çeşitli yönlerine
varıncaya kadar… cemiyet hayatında gerekli olan her türlü muâşeret esaslarını
ortaya koymuştur.
Adab-ı Muaşeretle İlgili
Bazı Ayetler
لَقَدْ
كَانَ لَكُمْ فى رَسُولِ اللّهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّهَ
وَالْيَوْمَ الْاخِرَ وَذَكَرَ اللّهَ كَثيرًا
"Gerçekten sizin için, Allah'a
ve Ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için Allah'ın
Rasülü'nde çok güzel bir örnek vardır."
(Ahzâb, 33/21)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ
آمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَاتَّقُوا
اللَّهَ
إِنَّ
اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Ey iman edenler! Allah’ın ve
Peygamberinin önüne geçmeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah
hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (Hucurât, 49/1)
Bazıları öne geçmeyi özel
örneklerle tefsir etmişlerse de âyetten görünürde anlaşılan, gerek söz ve gerek
fiil hepsine umumi olmasıdır. Rasulullah'ın meclisinde bir mesele geçtiği zaman
ondan önce cevaba kalkışmamaları için de olduğu gibi, yolda giderken bir izin,
işaret veya ihtiyaç olmaksızın önünde yürümemeleri ve sofrada ondan önce yemeye
başlamamaları da içinde olur ki buna usulde umumi mecaz yahut beyanda kinaye
tabir edilir. Hakikati iradeye engel olmaz. Namazda hiçbir şekilde imamın önüne
geçmenin caiz olmamasındaki mânâ da budur. Rasulullah'ın huzurunda birisi imam
edilip namaz kılınacak olsa onun izni olmaksızın sahih olmaz. Bu şekilde bu
âyetten her şeyde şeriata uymanın gerekliliğine delil getirilir. İşte bu âyet
Rasulullah'ın protokolü ile ilgili böyle bir ara prensiptir ki, bundan sonraki
âyetin mânâsı da bunun anlamı içindedir. Bazıları bununla kıyasın aleyhine de
delil getirmek istemişlerse de kıyas Allah ve Resulünün hükmünde öne geçmek
değil, uymak için mânâ araştırmasıdır. Evet, hiçbir şekilde Allah ve Resulü'nün
önüne geçmek mânâsı bulunan hiçbir saygısızlık yapmayın. Ve Allah'tan korkun,
gerek yapacağınız ve gerek çekineceğiniz her hususta, her söz ve fiilde ve bunun
üzerine ve özellikle bu hususta ileri gitmekte Allah'ın gazabından korkup emrine
uyup korunun. Çünkü Allah işitendir, bilendir. Dolayısıyla bütün
söylediklerinizi işitir, yaptıklarınızı bilir, ona göre ceza verir. (Elmalı, Hak Dini, )
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ
آمَنُوا لَا تَرْفَعُوا أَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ
النَّبِيِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ أَن تَحْبَطَ
أَعْمَالُكُمْ وَأَنتُمْ لَا تَشْعُرُونَ
Ey iman edenler!
Seslerinizi, Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin Birbirinize bağırdığınız
gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan
işledikleriniz boşa gider. (Hucurât,
49/2)
el-Hasen ibn Muhammed kanalıyla
Abdullah ibnu'z-Zübeyr'den rivayete göre Allah'ın Rasûlü (s.a.v.)'neTemîm
oğullan kafilesi geldiğinde Ebu Bekr: "Onların üzerine el-Ka'kâ' ibn Ma'bed'i
emir tayin et." dedi. Ömer de: "el-Akra' ibn Habis'i emir tayin et." dedi. Ebu
Bekr: "Sen ancak bana muhalefet etmek istedin." dedi. Ömer: "Hayır, sana
muhalefet etmek istemedim." dedi ve tartışırlarken sesleri yükseldi de bu
hususta âyetin sonuna kadar olmak üzere "Ey o iman etmiş olanlar, Allah'ın ve
Rasûlü'nün huzurunda öne geçmeyin..." âyet-i kerimesi nazil oldu. (Buhârî, Tefsîru'l-Kur'ân, Hucurât, 49/2; Tirmizî,
Tefsîru'l-Kur'ân, Hucurât, 49/1, hadis no: 3266.)
إِنَّ
الَّذِينَ
يَغُضُّونَ
أَصْوَاتَهُمْ عِندَ رَسُولِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ امْتَحَنَ
اللَّهُ
قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَى
لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ
Allah’ın elçisinin
huzurunda seslerini kısanlar, Allah’ın, gönüllerini takvâ (Allah’a karşı
gelmekten sakınma) konusunda sınadığı kimselerdir. Onlar için bir bağışlanma ve
büyük bir mükâfat vardır. (Hucurât,
49/3)
إِنَّ
الَّذِينَ
يُنَادُونَكَ مِن وَرَاء
الْحُجُرَاتِ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُون
Ey Muhammed!)
Odaların arkasından sana bağıranların çoğu aklı ermeyen
kimselerdir. (Hucurât, 49/4)
وَلَوْ أَنَّهُمْ
صَبَرُوا حَتَّى تَخْرُجَ إِلَيْهِمْ لَكَانَ خَيْرًا لَّهُمْ وَاللَّهُ
غَفُورٌ
رَّحِيمٌ
Onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi,
elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet
edendir. (Hucurât,
49/5)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ
آمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَومٌ مِّن قَوْمٍ عَسَى أَن يَكُونُوا
خَيْرًا مِّنْهُمْ وَلَا نِسَاء مِّن نِّسَاء عَسَى أَن يَكُنَّ
خَيْرًا
مِّنْهُنَّ
وَلَا تَلْمِزُوا أَنفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْأَلْقَابِ بِئْسَ
الاِسْمُ
الْفُسُوقُ
بَعْدَ الْإِيمَانِ وَمَن لَّمْ يَتُبْ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
"
Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar
kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki
onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü)
lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe
etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.” (Hucurât, 49/11)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ
آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ
إِثْمٌ
وَلَا
تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ
أَن
يَأْكُلَ
لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ
تَوَّابٌ
رَّحِيمٌ
“Ey
iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır.
Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin
gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?
İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi
çok kabul edendir, çok merhamet edendir.” (Hucurât, 49/12)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ
آمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ إِلَّا أَن يُؤْذَنَ لَكُمْ إِلَى
طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِرِينَ إِنَاهُ وَلَكِنْ إِذَا دُعِيتُمْ فَادْخُلُوا فَإِذَا
طَعِمْتُمْ فَانتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِسِينَ لِحَدِيثٍ إِنَّ ذَلِكُمْ كَانَ
يُؤْذِي
النَّبِيَّ
فَيَسْتَحْيِي مِنكُمْ وَاللَّهُ لَا يَسْتَحْيِي مِنَ
الْحَقِّ وَإِذَا سَأَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَاسْأَلُوهُنَّ مِن وَرَاء حِجَابٍ ذَلِكُمْ
أَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّ وَمَا كَانَ لَكُمْ أَن تُؤْذُوا
رَسُولَ اللَّهِ وَلَا أَن تَنكِحُوا أَزْوَاجَهُ مِن بَعْدِهِ أَبَدًا
إِنَّ ذَلِكُمْ كَانَ عِندَ اللَّهِ عَظِيمًا
Ey iman edenler!
Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli vakitsiz)
Peygamber’in evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yiyince de
hemen dağılın. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davranışınız Peygamber’i
rahatsız etmekte, fakat o sizden de çekinmektedir. Allah ise gerçeği söylemekten
çekinmez. Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından
isteyin. Böyle davranmanız hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için
daha temizdir. Allah’ın Rasûlüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra
hanımlarını nikâhlamanız ebediyyen söz konusu olamaz. Çünkü bu Allah katında
büyük bir günahtır. (Ahzâb 33/53)
فَبِمَا رَحْمَةٍ
مِّنَ
اللّهِ
لِنتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لاَنفَضُّواْ مِنْ
حَوْلِكَ
فَاعْفُ
عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الأَمْرِ فَإِذَا
عَزَمْتَ
فَتَوَكَّلْ عَلَى
اللّهِ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ
“Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak
davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp
giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş
konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık
Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri
sever.” (Âl-i İmran, 3/159)
وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ
لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا إِنَّ اللَّهَ
لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُور * وَاقْصِدْ فِي مَشْيِكَ وَاغْضُضْ مِن صَوْتِكَ
إِنَّ أَنكَرَ الْأَصْوَاتِ لَصَوْتُ الْحَمِيرِ
“Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve
yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah hiçbir kibirleneni, övüngeni
sevmez.”
“Yürüyüşünde tabii ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en
çirkini herhalde eşeklerin sesidir!”
(Lokman, 31/18-19)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ
آمَنُوا
لِيَسْتَأْذِنكُمُ
الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ
مِنكُمْ
ثَلَاثَ
مَرَّاتٍ مِن قَبْلِ صَلَاةِ الْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُم مِّنَ
الظَّهِيرَةِ وَمِن بَعْدِ صَلَاةِ
الْعِشَاء ثَلَاثُ عَوْرَاتٍ لَّكُمْ لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ
جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّ طَوَّافُونَ عَلَيْكُم بَعْضُكُمْ عَلَى بَعْضٍ كَذَلِكَ
يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
“
Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlar ve sizden henüz büluğ çağına
ermemiş olanlar, günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi
çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza girecekleri zaman) sizden
izin istesinler. Bu üç vakit sizin soyunup dökündüğünüz vakitlerdir. Bu
vakitlerin dışında (izinsiz girme konusunda) ne size, ne onlara bir günah
vardır. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. Allah, âyetlerini size işte
böylece açıklar. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet
sahibidir.” (Nûr 24/58)
وَقَضَى رَبُّكَ أَلاَّ
تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ
الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُل لَّهُمَآ أُفٍّ وَلاَ
تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلاً كَرِيمًا وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ
الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا
رَبَّيَانِي صَغِيرًا
“Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi,
anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da
her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile
deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek
tevazu kanadını indir ve de ki: “Rabbim!, Tıpkı beni küçükken koruyup
yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” (İsrâ 17/23-24)
الَّذِينَ
يُنفِقُونَ
فِي
السَّرَّاء وَالضَّرَّاء وَالْكَاظِمِينَ الْغَيْظَ وَالْعَافِينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّهُ
يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ
“Onlar bollukta ve
darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları
affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever” (Âl-i İmran 3/134)
وَإِذَا حُيِّيْتُم
بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّواْ بِأَحْسَنَ مِنْهَا أَوْ
رُدُّوهَا إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَسِيبًا
“Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle
veya aynı selamla karşılık verin. Şüphesiz Allah her şeyin hesabını gereği gibi
yapandır.” (Nisâ 4/86)
فَإِذَا دَخَلْتُم
بُيُوتًا فَسَلِّمُوا عَلَى أَنفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِّنْ عِندِ
اللَّهِ مُبَارَكَةً طَيِّبَةً كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ
لَكُمُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُون
“Evlere
girdiğiniz zaman birbirinize, Allah katından mübarek ve hoş bir esenlik dileği
olarak, selam verin. İşte Allah, düşünesiniz diye âyetleri size böyle açıklar.”
(Nûr 24/61)
وَاعْبُدُواْ اللّهَ
وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَبِذِي
الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى
وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ
وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً
فَخُورًا
“Allah’a ibadet
edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere,
yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin
altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri
sevmez.” (Nisâ 4/36)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ
آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَأُوْلِي الأَمْرِ مِنكُمْ فَإِن
َنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ إِن
كُنتُمْ
تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ
وَالْيَوْمِ الآخِرِ تذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً
Ey
iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan
ulü’l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz
takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve
Rasûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir”
(Nisâ 4/56)
Adab-ı Muaşeretle İlgili Bazı
Hadisler
عن
أبي هُريرة )ر.ع(،
أنَّ رسول اللَّه )ص(
قال:« الإيمَانُ بِضْع وسبْعُونَ، أوْ بِضْعُ وَسِتُّونَ شُ
Niye türkçesi yok👹👹👺n
YanıtlaSilTürkcesi olan bi siteyi bul o zaman araştırdığın adabı muaşeret görgü kuralları ama sen şeytan yazıyorsun biraz daha araştırıp çalışmalısın
SilBol gibi
SilUrh3jjrjj
YanıtlaSilAbi hangisi hadis hangisi ahet nereden bileceğim hem bu siye güvenilir değil üstte üçgen var hocamız anlatmıştı öyle sitelere girmeyin diye ama bulamayınca mecbur buraya girdim
YanıtlaSilHepsi de doğru şeyler.Ayeti kerimelerdir.En sonda ki hariç hepsi ayettir.Ayrica illuminati'nin böyle şeylerle ne ilgisi var yaa?Yok ucgenmis kareymis...
Silgüzel söz sadakadır? Ayet? daha neler,
Silnasıl hepsi de doğru dersiniz?
gayet yararlı bir site olmuş açık ve net emeğinize sağlık
YanıtlaSil